Işık Tanrıçası'nı söz verdiğim üzere birkaç saat içinde bitirdim ve daha da boş vaktim olduğu için en sevdiğim yazarlardan biri olan Gülse Birsel'in Yazlık isimli kitabına başladım.
Işık Tanrıçası'nı bitirirken üzerimde olan "ah ulan keşke" modumu atmamı ve daha ilk dakikasından kahkahalara boğulmamı sağladı. Bilenler bilir, Gülse ortalama uzunlukta köşe yazıları diye nitelendirebileceğimiz muhteşem tespitlerini, olabilecek en komik formda bir araya getirir kitaplarında. Üstelik yazarken çılgın Türk'lere, kendini eleştirme kisvesi altında bolca ayar vermeyi de ihmal etmez. Ancak kullandığı dil o kadar hafif ve akıcıdır, esprileri o kadar başarılıdır ki; aynı hataları yapan biri olarak bile sinirle değil gülücüklerle yaklaşırsın duruma.
Senaryo yazarlığından sonra formatının biraz bozulmasını beklemiştim açıkçası ama belli ki Avrupa Yakası onu da geliştirmiş, muhteşemleştirmiş. Kitabın ismi de formatına çok uygun, gerçekten şezlonga uzanıp okunası yazlık bir kitap olmuş.
Ellerine sağlık Gülse Birsel!
not: Beraberinde bir de Sevin Atasoy'un "Labirent: Adli Bilimlerin Gizemli Dünyası" isimli kitabına da başladım. Artık bir sonraki yazının konusu da o olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder